background

26 Nisan 2014 Cumartesi

İstanbul'da 1 gün

İstanbul'da 1 günde neler yapılır diye düşünenlere bir fikir. :) 

Hafif bir sabah kahvaltısından sonra saat 13:30'da Karadeniz kıyısına doğru uzanıp Uzunya koyunda deniz kokulu bir yürüyüş ve ardından nefis balık yiyebilir...




Saat 18:00'de Zorlu Center'a varıp ve Eataly'de akşam yemeği olarak enfes pizza ve makarna yiyebilir, evde makarna partisi için günlük hazırlanan makarnalardan satın alabilir...


Saat 20:30'da Notre Dame de Paris müzikalinde müthiş bir performansın ardından "Belle" şarkısını söyleye söyleye  eve dönebilirsiniz.


Pişman değiliz, ailecek bu programı aynen uyguladık, en kısa zamanda tekrar yapacağız...

17 Nisan 2014 Perşembe

Kocaman Cam Fincan

 
Havaların biraz daha ısınmasını heyecanla bekliyorum. Kışın donmasınlar diye evimin girişindeki camekanlı bölümde duran sardunya ve diğer tüm çiçek açan bitkiler tomurcuklandılar bile. Yakında, terastaki yerlerini alacaklar.   
 

Bu fincan şeklindeki cam objeyi boyayalı bayağı oldu aslında. Rengi ve tarzı itibariyle diğer bitkilerin yanına yakıştırdım. Keşke bir tane daha alsaymışım diye düşünüyorum şimdi. Bir de kırmızısını boyardım :)


Malzemeler:
  1. Fincan şeklinde cam obje
  2. Enamel boya (yeşil ve beyaz)
  3. Patpat fırça
  4. Fimoair light hamur (beyaz)
  5. Dekopaj kağıdı
  6. Dekopaj yapıştırıcısı (Royal Coat)
  7. Maket bıçağı
  8. Sprey vernik 
Yapılışı:
  1. Cam objenizin dış yüzeyine 1 kat yeşil enamel boyayı yüzeye dik hareketlerle uygulayın. Kuruduktan sonra aynı işlemi gerekirse 3 kat daha tatbik edin.
  2. Fimoair light hamurunu inceltin ve kesmiş olduğun dekopaj kağıtlarını dekopaj yapıştırıcısı ile hamurun üzerine yapıştırın ve dikkatli bir şekilde maket bıçağı ile hamuru kesin.
  3. Boyut kazanmış olan dekopaj kağıdınızın üzerine dekopaj tutkalı sürün.
  4. Hamuru istediğiniz tasarımla dekopaj tutkalı ile objenizin üzerine yapıştırın.
  5. Fırçanızın arkasını beyaz renkli enamel boyaya batırıp objenin üzerine noktacıklar yapın.
  6. Sprey vernikle 3 kat spreyleyin.

Cam fincanlardan bulursanız marifetliyizbiz@gmail.com adresine bir email atarsanız çok sevinirim. Gidip bir tane daha alacağım :)

Görüşmek üzere...

16 Nisan 2014 Çarşamba

1 günde Gaziantep!

 
Eşimin görevi dolayısıyla bu haftasonu Antep'teydik. Bir tam günde neler yaptık neler. Sabah kahvaltıdan sonra Zeugma müzesine gittik, hayran olmamak elde değil, mozaik sanatının 500 yıllık hikayesiyle dopdolu bir müze. Çingene kızı mozaiğinin çok etkileyici bir özelliği var. Uzun uzun yazmayayım, sebebi aşağıda :)




2000 yıl önce bu topraklarda yaşayan insanların evlerinin, ibadet yerlerinin duvarlarını ve özellikle zeminlerini mozaiklerle süslemişler. Halı gibi ilmek ilmek dokumuşlar renkli taşları. Kanaviçe işler gibi tek tek. Sinevizyon gösterisini hem çocuklarınızın hem sizlerin izlemenizi tavsiye ederim. Çok etkileyici ve bir o kadar da bilgilendirici.

Ardından, arabayla 1 saatlik mesafede  Birecik Barajı'nın kenarındaki "Sakin Şehir" Halfeti'de dubaların üzerinde öğle yemeği ve tekne gezisini yaptık. Güneyde sahil kasabasına gitmiş ve tekneyle geziyormuşuz gibi hissettik kendimizi, deniz kenarından hiçbir farkı yoktu.
 
 
 
Arkada görünen asma köprü 140 metre uzunluğundaymış, sadece yayalar için. (Not: Teknedekilerin yüz ifadeleri ortamı anlatmaya yeter de artar. )
 
 
Baraj gölünün su seviyesinin yükselmesiyle birlikte evler, yollar sular altında kalmış. Bu cami minaresi ve birkaç elektrik direği hariç :)
 
 
Ve tabii ki Antep Bakırcılar Çarşısı'nı ziyaret, her dükkanda fıstık, pestil ikramı ve elimiz kolumuz dolu bir şekilde "İmam Çağdaş"ta enfes bir akşam yemeği.
 
 
"Yediğiniz içtiğiniz sizin olsun, gördüklerinizi anlatın." denir ya, iki kelime yediklerimizden bahsetmeden geçemeyeceğim. Uzun bir süre ne baklava yerim ne lahmacun, kimse alınmasın darılmasın ama her lezzeti yerinde yemek lazım. Çatlamaktan korktuğum için tadamadığım öyle çok lezzet kaldı ki. Mecburen tekrar gideceğiz. :) Baklava yemenin de bir adabı varmış meğer, (garsonlar çok yardımcılar bu konuda) baklavayı ters çevirip ağzınıza attıktan sonra damağınıza yapıştırıyorsunuz, böylece şerbeti tüm baklavaya yayılıyor (yazarken bile ağzım sulandı). 
 
Gitmeyi düşünenler için Nisan ayının çok uygun olduğunu söyleyebilirim, hava 18-20 derece idi. Bilenleriniz vardır diye tahmin ediyorum ama yol kenarında fıstık ağaçları kadar çok zeytin ağacı gördüm. "Zeytin, sadece Ege Bölgesi'nde yetişir." yerine "...hem Ege Bölgesi hem Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde..." olarak ailecek güncellemiş olduk bilgimizi.  
 
Ne işim var benim Ankara'da? Gelen var mı Antep bir iki, Antep bir iki.... 

3 Nisan 2014 Perşembe

P.S. I love you - Not: Seni Seviyorum


"P.S. I Love You" filmini izlediniz mi? Başrollerini Hilary Swank ve Gerard Butler'ın paylaştığı 2007 yılı yapımı bir film. Seyretmediyseniz, biraz gözyaşı, biraz romantizm ve gizemli bir film arıyorsanız özellikle "kız arkadaşlar film gecesi" için uygun bir aday olduğunu söyleyebilirim. Aslında film Cecilia Ahern isimli İrlandalı bir yazarın  aynı isimde kitabının beyazperdeye aktarılmış hali.

 
 Kendimi ifade edemediğim durumlarda ya köşe yazarları dile getirir neler hissettiğimi, ya da bir kitabın satır aralarında aniden karşıma çıkar. Sabaha karşı saat 2'de de aynen böyle oldu. 30 Mart seçimleri sonrasında yaşadığım yürek sıkışıklığımın uykuma baskın çıkmasının bir sebebi varmış demek ki. "Place Called Here" adlı kitabından okuduğum satırları paylaşmak istiyorum.
 
"Vote for those with the ability to listen and to make decisions on behalf of the people in a manner reflecting consensus and serving the wellbeing of all. They are the basics of good leadership."
 
Şöyle tercüme edebilirim: "Dinleyebilen, ortak görüş ve fikir birliği temelinde insanlar adına karar verebilen ve herkesin iyiliği için hizmet edene oy ver. Bu özellikler iyi bir lider olmanın temelidir." 

Yukarıdaki satırları okuyunca sanki kitabın liderlikle, seçimlerle, oy kullanmayla alakalı bir kitap olduğunu düşünebilirsiniz. Halbuki kitap Sandy Shortt adında kendini kayıp insanları bulmaya adamış genç İrlandalı eski bir kadın polisin bir gün kendisinin de kaybolmasının ve bir anda bulmak için senelerini verdiği insanların yaşadığı yeri keşfetmesinin hikayesi.

Yaşadığımız şu son günlerin duygusal ve zihinsel yorgunluğunu hissederken karşıma çıkan bu tanım, bana bir liderin hangi özelliklerinden dolayı lider olduğunu/olmadığını bir kez daha hatırlattı. Hayatı seviyorum.

Görüşmek üzere...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...